Dororo ― Bölüm 2

İlk bölümü yorumladığımda aslında ikinci bölüm çoktan çıkmıştı ama bir yazıya iki bölüm sıkıştırmak istemediğim için sadece ilk bölüm hakkında yazmıştım. Şimdi de yarın üçüncü bölüm yayınlanacak olmasına rağmen ikinci bölüm yazısını anca kaleme alabiliyorum. Geç olsun güç olmasın.

İkinci bölüm, ilk bölümde bebek Hyakkimaru‘yu nehre bırakan yaşlı dadıyı öldüren yaratığı kolaylıkla kesen “kötü adam tipli” kör rahiple açılıyor. Rahip ormanda tek başına ilerlerken, elinde küçük bir çanla gezen aşırı büyük kafalı insansı bir yaratık rahibin önünde duruyor ve çanı çınlatarak birkaç kez “İster misin?” diye soruyor. Bizler “şimdi bunu da kesecek” diye düşünürken, rahip yaratığa gülümseyerek bakıyor ve hemen ardından mükemmel opening giriyor. (Full sürümü bir an önce çıksa da suyunu çıkarana kadar dinlesek.)

Bu sahnede ne düşüneceğimi tam bilemedim, zaten ilk bölümde kötü bir önyargıyla yaklaştığım kör rahip, hiç de iç açıcı görünmeyen bir yaratıkla takılıyorsa kesinlikle kötü adamdı. Tabii kazın ayağının öyle olmadığını çok geçmeden öğrendik. Opening ile kulaklarımızın pası silindikten sonra anime devam ediyor ve bu sefer kameramız Dororo ile Hyakkimaru’ya dönüyor. Dororo, Hyakkimaru’nun gerçekten de görüp duymadığına inanmadığı için genç adamı bir süre darlıyor, daha sonra birlikte balık tutup kızartıyorlar. Bunlar gerçekten sevimli sahneler. Henüz ikinci bölümün başında olmamıza rağmen karakterler kendini sevdirip önemsettirebilmeyi başardı, bunu kolay kolay her seri yapamaz. (En azından izlediği her animeyi anında sahiplenen 14 yaşında bir weeaboo değilseniz.) Ayrıca burada Hyakkimaru’nun (ve kör rahibin) çevrelerini göremeseler dahi etraftaki varlıkların ruhlarını, iyi mi kötü mü olduklarını sezebildiklerini öğreniyoruz.

Bu sahneden sonra ilk bölümde birkaç saniye gördüğümüz, savaş alanlarında dolaşarak cesetlere protez takan amcayı yine birkaç saniyeliğine görüyoruz ve odak tekrar ikiliye dönüyor. (İleride kendisinin büyük bir rolü olacağı artık kesinleşti diyebiliriz sanırım.) Akşamı kendi çaplarında kurdukları ufak kamp ateşinin dibinde geçirdikten sonra, sabah olduğunda varlıklı bir köye ulaşıyorlar. Yetkili bir abiye benzeyen bir adamın yanına giderek köy halkına musallat olmuş bir yaratık hakkında duyum aldıklarını söylüyorlar ve para karşılığında bu sorunu ortadan kaldırmayı teklif ediyorlar (daha doğrusu Dororo teklif ediyor). Adının Denkichi olduğunu söyleyen yetkili abi anlaşmayı kabul ediyor ve ikiliyi ertesi gün köyün lideriyle buluşturacağını, bu gece iyice dinlenmelerini önererek evinin ahırında misafir ediyor.

Dororo ve Hyakkimaru, bu beş yıldızlı ahırda bir taşra köyünün böylesine zengin olmasının ne kadar ilginç olduğunu tartışırlarken (daha doğrusu Dororo konuşup Hyakkimaru dinlerken) aniden duyulan çan sesiyle mumlar sönüyor, ahırın kapısı açılıyor ve bölümün başında gördüğümüz büyük kafalı yaratık içeri dalıyor. Dororo büyük bir korkuyla Hyakkimaru’nun arkasına saklanıp “Hadi, ne duruyorsun, öldür şunu!” gibisinden laflar ederken, Hyakkimaru yerinden bile kıpırdamadan yaratığı izliyor. İkisi karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra yaratık arkasını dönüp ahırı terk ediyor. Burada köyle musallat olan yaratığın bu olduğunu anlamakla birlikte, bizim ikiliye karşı bir saldırganlık içerisinde bulunmadığı için ters köşe oluyoruz. Şimdi bir antrparantez açarak belirtmek istiyorum; söz konusu büyük başlı yaratık bana Japon halk hikayelerinde yer alan yōkaiların lideri Nurarihyon‘un görsel tasvirini anımsattı. Ancak bu sadece bir benzerlik. Zira Nurarihyon’un kafa şekli ile bu yaratığınki oldukça farklı ve zaten bölümün sonunda bu yaratığın ne ayak olduğunu öğreniyoruz.

Sabah oluyor, Denkichi ahıra gelip bizimkileri uyandırıyor ve ikiliye köy liderinin evine kadar eşlik ediyor. Bu son derece ihtişamlı eve vardıklarında, köy liderinin Bandai isminde oldukça güzel ancak yatalak bir kadın olduğunu görüyoruz. Dororo bu güzel kadını annesine benzetiyor, bu yüzden gözlerini ondan alamıyor. Hyakkimaru ise kadını gördüğü gibi elindeki protezi atıp kılıcını çekiyor ve kadına saldırmak üzere bir hamle yapıyor. Dororo hemen önüne atlayarak onu durduruyor ve ikisi öylece debelenirken Denkichi ve birkaç adam daha odaya dalıp Hyakkimaru ile Dororo’yu yakalayarak bir ambara kilitliyorlar. Güzel kadının tekin bir tip olmadığını hemen anlıyoruz tabii ki.

Burada Dororo, Hyakkimaru’yu “Sen ne yaptığını sanıyorsun!? Bu kadar güzel ve iyi kalpli bir kadına saldırmak da neyin nesi!?” şeklinde haşlarken ambarda ikilimiz dışında bir kişinin daha olduğunu görüyoruz: kör rahip. O da köyü yaratıktan kurtarmak için buraya geldiğini ancak uyurken köylüler tarafından buraya kilitlendiğini söylüyor. Bir süre sonra kör rahip ve Hyakkimaru aynı anda sıradışı bir şey hissediyorlar ve arkalarına döndüklerinde, ambarın köşesindeki çukurdan çıkmaya çalışan bir sürüngenimsi bir yaratık fark ediyorlar. Yaratık daha kendini dışarı atamadan Hyakkimaru’nun tek kılıç darbesiyle büyük bir yara alıp geldiği deliğe geri kaçıyor. Üçlümüz de ambarın dışına açıldığını anladıkları bu çukura girip yaratığın peşinden gidiyor.

Tünelin ucu, Bandai’nin evinin avlusuna açılıyor ve Hyakkimaru bu sefer hiç zaman kaybetmeden kapıyı kırarak içeri dalıyor. Yatağında yatan kadın, üçlüyü gördüğüne hiç şaşırmıyor ve onları sinsi bir gülümsemeyle karşılıyor. Kör rahip, Dororo’ya Bandai’nin ruhunun kan kırmızısı olduğunu, bunun da en kötü ruh rengi olduğunu söylüyor ve kadın da onu yanıltmayarak ambardaki çukurdan içeri sızmaya çalışan yaratığa dönüşüyor. Savaşmaya başladıktan kısa bir süre sonra yaratığın gözlerini kesen Hyakkimaru’nun üstünlük kurması çok kolay olsa da, içeri dalan Denkichi’nin Hyakkimaru’nun üzerine oradaki tülü devirmesi ile yaratık sıvışıp kaçıyor. Hyakkimaru da tülden kurtulup yaratığı kovalamaya koyuluyor.

O sırada Dororo, Denkichi’ye sinirlenerek neden böyle bir şey yapığını olduğunu soruyor, adam “Eğer onun dediklerini yapmasaydık bütün köyü yerdi!” diye cevap verdiğinde “Madem canavarı öldürmek istiyordunuz, ne diye kaçmasına izin veriyorsun?!” diye köşeye sıkıştırıyor. Kör rahip de lafa girip “Öldürmek istediği canavarın Bandai olduğunu sanmıyorum.” dediği zaman biz de izleyiciler olarak biraz olaya uyanmaya başlıyoruz.

Bir sonraki sahnede Hyakkimaru’nun Bandai’yi kovaladığını ve sonunda yakalayıp savaşmaya devam ettiklerini görüyoruz. Kısa bir süre dövüştükten sonra Hyakkimaru, yaratığın suratını kesiyor ve darbenin etkisiyle Bandai tekrar kadın formuna dönüşüp Hyakkimaru’ya, izleyicilerin henüz bilmediği son derece kriptik laf sokmalarla beraber aslında kim olduğunu bildiğini söylüyor. Ancak daha lafını bitirmeden suratının ortasına yediği ikinci bir kılıç darbesiyle işi bitiyor.

Bu kısa sahnede, Bandai’nin Hyakkimaru’ya laf sokarken güzel bir kadından yavaş yavaş Hannya‘ya dönüşmesi detayı gözümden kaçmadı. Japon güzel sanatlarına aşina olan herkes, ismen bilmeseler bile geleneksel tiyatrosunda sıkça rastlanan Hannya maskesini illa bir yerlerde görmüştür. Bu, kıskançlık ve benzeri saplantıları yüzünden zamanla şeytana dönüşen kadınları sembolize eden bir tiplemedir. Animede (en azından bu bölümde) Bandai karakteri hakkında bir arkaplan bilgisi öğrenememiş olsak da, bu ufak detaydan yola çıkarak zaman içerisinde Kishin‘e dönüşmüş saplantılı bir kadın olduğu çıkarımında bulunabiliriz diye düşünüyorum.

Bandai’nin ölümüne şahit olan Denkichi, büyük bir üzüntüyle yere yığılıyor. O sırada bir çan sesi duyuyoruz ve bölüm boyunca ara ara gördüğümüz büyük kafalı yaratığın yanlarına geldiğini görüyoruz. Yaratığı gören Dororo ona doğru koşmaya başlıyor ancak yaratık durduğu yerde tuzla buz oluyor. Büyük kafalının yok olduğu yerin hemen altında beliren parıltılı toprağı elleriyle kazan Dororo, orada yüklü miktarda para buluyor. Artık başka çaresi olmadığını anlayan Denkichi de sonunda ağzındaki baklayı çıkarıyor ve aslında köylerinin eskiden çok fakir olduğunu ama sonra Bandai ile anlaşıp köye gelen gezginleri ona yedirip paralarına el koyarak zamanla zengin olduklarını itiraf ediyor. Büyük kafalı yaratığın da Bandai’ye kurban ettikleri ilk gezginin ruhu olduğunu öğreniyoruz.

Bölümün son sahnesinde, Dororo ile yakınlaşmak isteyen Hyakkimaru, çocuk hâlâ adını bilmediği için kendi ismini kuma yazıyor, kör rahip de el yordamıyla bunu Dororo’ya okuyor. Ardından Hyakkimaru’nun babası Daigo‘nun, emrindeki bir adama “Araştırmanı istediğim bir şey var.” dediğine şahit olduktan sonra, Jigokudō‘da yer alan bir Kishin heykelinin daha ikiye yarıldığını görüyoruz ve ilk bölümün sonunda olduğu gibi Hyakkimaru’nun bir uzvunu daha geri kazandığının işaretçisi olan küçük çaplı kriziyle bölüm sona eriyor.

Yarın üçüncü bölüm yayınlanacak. Önümüzdeki hafta kısa bir süreliğine şehir dışında olacağım için onun yorumlaması muhtemelen biraz gecikecektir. Hadi bakalım.

Yorum